Gecenin yaratıkları, şeytanın evlatları yalnızlıklarını yüzyıllar boyunca yaşamak zorundalar ...Gecenin ölümsüzleri son derece güzel , çekici ama aynı ölçüde acımasız katiller....Onlar bir folklör ürünü , mitler aynı zamanda yüzlerce yıldır var olan insanın ölümsüzlük özlemine adanmış gecenin zavallı seksi ve güzel çocukları , güçlü avcıları ....1897 yılında İrlanda'lı yazar Bram Stoker bu ilk Dracula romanını yazarken sanırım kitabının bir kült olacağını ve üzerine onlarca kitap yazılıp, sinema filmlerinin çevrilerek yazdığı eserin bir efsaneye dönüşeceğini hiç düşünmemişti. Bram stoker bu ilk kitabını yazarken ağırlıklı olarak Osmanlı tarihinden de çok iyi tanıdığımız III. Vlad Tepesh ( Kazıklı Voyvoda ) dan etkilenmiştir. 17. ve 18 . yüzyıllarda kilisenin bağnaz tutumu , savaşlar beraberinde yaşanan acımasız cinayetler ve hastalıklar neticesinde Avrupa 'da başlayan vampir miti ilk defa bu sayede ete kemiğe bürünmüş olarak Bram Stoker 'in kaleminden bize ulaşır.1941 yılında dünyanın farklı bir coğrafyasında (USA) Katolik İrlanda asıllı bir ailenin ikinci kızı olarak dünyaya gelen Anne Rice ise bu türün ( Goth akımı) Bram Stoker 'den sonra gelen en önemli yazarı olmuştur . New Orleans 'ta dünyaya gelen yazarın kitaplarının konuları ağırlıklı olarak bu bölgede geçer. Anne Rice bu edebiyat akımına birbirinden önemli eserler kazandırarak Avrupa'da çeşitli üniversitelerde Vampir Edebiyatı Kürsüsünün kurulmasına sebebiyet vermiştir. Vampirle Görüşme, Vampir Lestat, Pandora, Vittorio, Lanetliler Kraliçesi yazmış olduğu önemli romanlar arasında sayılmaktadır.1964 yılına gelindiğinde yine aynı coğrafyada USA 'nın bu kez Connecticut eyaletinde Elizabeth Kostova dünyaya gelir. Ve 2005 yılında bu akımın son best seller romanı olan Tarihçi'yi yayımlar...Dracula ya da vampir ; ismi her ne olursa olsun ölümsüzlüğünün beraberinde yüzyıllar boyunca sürecek yanlızğınının bilincindedir ve birazda bu nedenle insan ırkının zayıflığı, bir kelebeğinki gibi kısa süren hayatı için verdiği beyhude çaba ona cazip gelir. İnsanın tüm zayıflıklarının yanında umuduna aşıktır çünkü. Güçlüdür güçlü olmasına ama sonsuz hayatında hiç bir çağın ruhunu taşımaz o vampir Lestat 'ın dediği gibi , inancı yoktur dolayısıyla umudu da yoktur. Ancak yinede insani zamanlarından kalma sevme duygusuna ve sevilme ihtiyacına sahiptir özünde yanlız kalma korkusundan dolayı. Bir o kadar sahiplenici ve acımasızdır sevme duygusuda. Aşık olduğu kişiyi hem narinliği tüm insanlığı zavallılığı ile almak isterken diğer yandan da kısa sürecek ömrünün onu tatmin etmiyeceğinin bilincinde sonsuz yaşam öpücüğünü sunar içinde birikmiş yüzlerce yıllık ihtirası ile. Neticede bir avcıdır o ve avı ise tüm insani duygulardır aslında arzulardır. Belkide bu nedenle hep yakışıklı genç ve seksidir...Vampir miti başlangıcı 1600 lü yıllar ve hala devam eden bir mit. İnsanoğlunun kendinden yarattığı acımasızlığı ve arzularından yoğurmuş olduğu bir mit. Bu gün hala bir çok filme ve romana konu olmaya devam ediyor. Güç, seks ve ölümsüzlük............Vakit gece yarısı ben bu yazıyı yazarken, aklımda okumuş olduğum tüm vampir kitaplarından satırlar ve filmlerden kareler. Odamın açık penceresinden içeriye gecenin sesleri doluyor, sırtım pencereye dönük. Belkide gecenin ölümsüzlerinden birisi beni izliyor şu an ....