KORAMİRALİN NEDEN CASUSLUKTAN SUÇLANDIĞININ ASIL HİKAYESİ!

Nefer

Spys-Z
Katılım
25 Eyl 2012
Mesajlar
340
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KORAMİRALİN NEDEN CASUSLUKTAN SUÇLANDIĞININ ASIL HİKAYESİ!
Dünyanın en çekinilen ordularından biriydi. Öyle çok teknik imkanları, gelişmiş silahları olduğu için değil, gururu, kendine güveni, silah arkadaşına olan sarsılmaz bağlılığı ve yaptığı görevin kutsallığına olan katıksız inancı nedeniyle…

Türk Ordusu!

Tarih yapmıştı, gururu buradan kaynaklanıyordu. Ve gerektiğinde o tarihi nasıl yeniden yapabileceğini yıllardır devam eden terörle mücadelede dünya askerlik tarihi standartlarını alt üst ederek gösteriyordu.

Teknolojik olsun olmasın, silah olarak kullanabileceği her şeyi düşmanın korkulu rüyası haline getirebilirdi, kendine güveni bu eğitiminden kaynaklanıyordu. 1991 yılında Silopi'deki Habur kapısı yakınlarında yaptığı ve yüzlerce basın kuruluşunun izlediği tatbikatta; Amerika'nın Vietnam'da kullandığı demode 57 mm'lik hafif GTT'lerle (Geri tepmesiz top) öyle bir isabet kaydetmişti ki, hangi silahların ateşlendiğini göremeyip sadece hedefleri gören izleyiciler, kullanılan silahların güdümlü tanksavar füzeleri olduğunu sanmıştı…

Komutanların komutanları da silah arkadaşları da kendisi gibi Anadolu'nun bağrından gelen halk çocuklarıydı. Hiçbiri paralı asker değildi, vatan borcu ödüyorlardı ve arkadaşları için gözlerini kırpmadan ölüme atılabilirlerdi. Komutanları da onların hayatı için makamından, hatta canından kolaylıkla vazgeçebilirdi.

Birbirlerine olan inançları buradan kaynaklanıyordu. Aynı tatbikatta, yer altına gizlenmiş temsili teröristlerin saldırısına (yerden bitme pusu) cevap vermek için, saatte 40-50 km hızla giden araçlardan, çomak sokulmuş arı kovanından çıkan arılar gibi arka arkaya atlayan ve şimşek gibi manevra yapan Mehmetçiklerin fotoğraflarını çekmek için yol kenarına yatmış bir yabancı gazeteci, arka arkaya deklanşöre basarken şöyle diyordu: "Oh my God, impossible, impossible" (Aman Tanrım, bu imkansız)

Yere pul gibi yapıştıktan sonra, koltuktan kalkar gibi rahatlıkla kalkıp koşuşan askerlere şaşırmıştı. Aynı şaşkınlığı bundan birkaç yıl sonra, tatbikat yapmak için Eğridir'deki Komando Okulu'na gelen Amerikalı Özel Kuvvetler personeli de yaşayacaktı. Ortak tatbikatta, harita üzerine çizilmiş olan sızma bölgesinin 40 km uzunluğunda olduğunu görünce, Türk komandoları için sıradanlaşmış olan bu "imkansızlığa", "40 km sızma olur mu" şeklinde şaşırarak tepki göstereceklerdi…

Ve bu ordu, sırf Amerika'nın çıkarları için Irak'a sürülmeye çalışıldığında gözünü kırpmadan istifa ederek bu planı bozan Necip Torumtay gibi Genelkurmay Başkanları yetiştirdiği için; o askerler, 50 km hızla giden araçtan kolaylıkla atlayabiliyor, kasım ayında azgın Habur çayını geçecek kadar canını hiçe sayabiliyor, kır gezintisi yapıyor gibi 40 km taktik sızma gerçekleştirebiliyordu.

Silah arkadaşlarına duydukları sarsılmaz inanç bundandı. Hiç kimse dil uzatamazdı silah arkadaşına, uzattırmazdı, iftira attırmazdı. Kimse "casus", "terörist" diyemezdi. Dedirtmezdi…

Türk Ordusu'nun, kimsenin toprağında, petrolünde, ırzında, namusunda gözü olmazdı.

Yaptığı bütün o fedakarlıkları sırf vatanını ve egemenliğini, yani kendi namusunu korumak için yapardı. Bu yüzden kutsaldı yaptığı görev. Kutsaldı ve bu ülkede yaşayan herkesin ödeviydi. Parayla yapılamaz, parayla ölçülemezdi. Hudut namustu ve para karşılığında korunamazdı. Para verilerek de bu ödevden kaçılamazdı.

Sözleşmeye, ya da sadece fakir fukaranın razı olacağı bir maaşla olamazdı bu işler. Kutsaldı çünkü, herkesin eşit bedel ödediği tek hizmetti.

Askerler asker gibi, komutanlar komutan gibiydi.

Türk ordusuydu…

Bizim ordumuzdu…

1992 yılında Şırnak'ı ele geçirmek için gelen teröristleri sadece 3-4 çil yavrusu gibi dağıtan da, aynı yıl Irak'ın kuzeyinde örgütün belini kıran da aynı orduydu…

HAPİSTEKİ ORDU

Ve bugün…

Türk ordusunun 26. Genelkurmay Başkanı "terör örgütü lideri" olmak suçlamasıyla hapiste.

Neredeyse bütün komuta kademesi "örgüt üyesi" olmakla suçlanıyor, onlar da hapiste.

Ordu komutanları ve yüzlerce yüksek rütbeli subay "darbeci" olmakla itham edildi. Tutuklu yargılanıyorlar.

Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı'nı "casus" olmakla suçlayıp tutukladılar.

Deniz Kuvvetleri komuta kademesinin büyük bir kısmı hapiste…

Hani televizyonlarda duyuyorsunuz ya, "olay yerine bordo bereliler gönderildi" diye…

İşte onların en başarılıları, en kahramanları, binlercesini yetiştiren öğretmenleri hapiste.

"Terörist" olmakla suçlanıyorlar.

Mevcut Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ise, Afyon'daki 25 şehidin cenazeleri aranırken Vali'den hediye alıyordu. Davranışını, "aniden gelişti, reaksiyon veremedim" diye açıkladı…

Bu da Türk Ordusu. Ama aynı ordu mu? Komutanları "terörist" ya da "casus" diye suçlanan bir orduda, gurur, güven, silah arkadaşına sadakat aynı kalır mı?

Mesela, şu anda Deniz Kuvvetleri karargahındaki herhangi bir subayın kafasında, "acaba ben birilerinin terfisine engel oluyor muyum" korkusu yoktur diyebilir miyiz?

Ya da "beni de tutuklayabilirler" korkusu taşımadan arkadaşlarıyla telefonda konuşuyorlar mıdır?

Dünyanın hiçbir ordusunda böyle bir garabet olamaz.

Bir Koramiral nasıl casus olabilir?
 

mersin escort bodrum escort fethiye escort alanya escort konya escort marmaris escort bodrum escort vozol puff sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort ankara escort izmir escort bursa travesti https://vipankaratravesti.com/
Üst
Copyright® Ajanlar.org 2012